Slavoj Žižek ve ortak mavi mürekkebimiz
Bir ara NTV'de Slavoj Zizek (ok. Jijek) hakkında bir belgesel çıkmıştı. Oradan bir anekdot:
Doğu Almanya'dan bir adam çalışmak üzere Sovyetler Birliği'ne gitme kararı verir. Arkadaşları orada yaşadıklarını yazmasını isterler. Fakat mektubun okunacağını bildiklerinden aralarında şöyle bir anlaşma yaparlar. Mektupta hep güzel şeylerden bahsedilecektir. Fakat mavi mürekkeple yazılmışsa içeriği doğrudur. Kırmızı mürekkep kullanılmış ise yazılanların tamamen tersi geçerlidir.
Birkaç ay sonra ilk mektup gelir. Mavi mürekkeple yazılan mektup şöyle demektedir:
"Sevgili arkadaşlarım, 3 aydır buradayım. Çok iyi şartlarda bir iş buldum. Burada yaşam standartları çok iyi. İnsanlar görkemli binalarda oturuyorlar ve güzel eşyalara sahipler. Tam anlamıyla bolluk var, dükkanlar mal ile dolu. Maalesef bulamadığım tek şey kırmızı mürekkep."
Zizek, bu fıkrayla analoji yaparak, özgür olmadığımız halde, bunu ifade edecek dilden yoksun olduğumuz için kendimizi özgür zannettiğimizi söylüyor. Özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi içi boşaltılmış kavramlar, mavi mürekkebimizi teşkil ediyorlar. Doğu Almanyalı adamın yaptığı gibi ancak dolaylı yollardan ifade edebiliyoruz tutsaklığımızı.